Türk futbolunun Avrupa'daki elçisi Şenes Erzik, yabancı futbolcu sınırlamasından, İsviçre maçı sonrası gelen 6 maçlık cezaya, hakemlerimizin neden Avrupa'da üst düzey maç yönetemediğinden, siyaset ve cumhurbaşkanlığı hakkında ne düşündüğüne, Türk futbolununda yaşanan kaos, kalite sorunu ve TFF'ye başkan olmayı düşünüp düşünmediğinden, UEFA basamaklarını nasıl tırmandığına dair yöneltilen sorulara açık yüreklilikle yanıt verdi.
Ali Rıza Alkan'ın sorusu
Türkiye'de neden yabancı futbolcu sınırlaması kaldırılmıyor?
Sınırlamanın kaldırılmasından yana değilim. Başkan olduğum zamanda aynı kavgayı verdim. İnancım şu: Çok değerli yabancı futbolcunun Türkiye'ye gelebilmesi için veya herhangi bir ülkeye gidip oynayabilmesi için bazı koşullar lazım. 1. Koşul dünyanın en büyük ligi amiral gemisi Şampiyonlar Ligi. O değerli futbolcu, mutlaka Şampiyonlar Ligi'ne katılma garantisi istiyor. Türkiye'de bu vasıfta kaç futbolcu var. 1992 yılından beri aynı şeyi söylüyorum. Kadrolara bakın; süper yabancı tarifine uyan üç yabancı futbolcu sayın. Alex'le belki başlarsınız sonra başka bulamazsınız. Hagi, Popescu ve Taffarel süper futbolcular ama Türkiye'ye göre. Bizim kastettiğimiz tarife girmez. Şampiyonlar Ligi'ne katılma garantisi yoksa bu süper futbolcular Türkiye'ye gelmez. Steven Gerrard'ı, Totti'yi getirebilir misiniz? Bütün bunlar için 6 yabancı oynatılır mı? Bir de ülke futbolunun gelişmesini düşünmek zorundasınız. Yetenekli futbolcu bulmanız kolay ama geliştirmeniz zor. Çünkü önleri kapalı.
Arda dışında G.Saray'da kaç tane futbolcu vardı ama hiçbiri oynayamadı. Yetiştirdiğiniz futbolculara yer bulmanız lazım ama 6 yabancı sisteminde yer bulmanız mümkün değil.
Türk futbolu öyle bir zor durumda ki, Fatih Terim milli takıma futbolcu bulamıyor. Düne kadar Volkan'ı kim tanıyordu. Aşağıdan yukarı doğru yetenekli futbolcuları önce milli takımda değil, kendi takımlarında görmemiz lazım. Milli takım son duraktır. Bizde öyle mi olmuyor? Futbolcular takımlarında oynayamıyor. Milli takımda görüyoruz.
Piontek'i getirdiğim zaman çok eleştirildi şimdi değeri anlaşıldı. Bir takım oyunu oynandı. Piontek, bir vizyon getirdi; Terim de onun yaptıklarını devam ettirdi. Bir yabancı yabancı teknik adam olsa olsa, Fatih Terim'ın bulduğu bu genç yetenekleri bulamaz, bulsa bile cesaret edip oynatamazdı. Bakın Türk futbolunu ne kadar dar alana sokmuşuz. Bunun için kulüpler işin, bu çabanın içinde olmalı. Malesef bir çoğu bu şansı mili takımda bulmak zorunda kalıyor. Bu yüzden yabancı kısıtlaması olması gerektiğine inanıyorum. Kriterler çok önemli. Üst düzeyde bir futbolcuyu Türkiye'ye getirebilirsiniz ama bunun maliyetini de göz önünde bulundurmak zorundasınız. Verdiğiniz paranın karşılığını alıp alamayacağınız da kuşkulu.
Hakan Arslan'ın sorusu
Türk hakemleri neden Avrupa'da üst düzey maçlar yönetemiyor?
Türkiye liglerinde bu kadar eleştiri alan adamlara Avrupa kıymet verir mi? Her hafta hakemin bu kadar konuşulduğu bir ligden Avrupa'da üst düzey maç yönetecek hakem çıkar mı? Şuanda en olumlu şey Türkiye'de genç hakemlere bir yönelmenin olması Siz önce kendi "malınızı" beğeneceksiniz. Siz beğenmiyorsanız pazarda sizin "malınızı" kimse beğenmez. Doğru dürüst bir hakemin yetişmesi için en az 10 yıl gerek. Bunun ardından üst düzey bir karşılaşmada düdük çalması mümkün olabilir.
Fatih ÖCAL'ın sorusu
Siyasette sıcak günlere girdik. Gündem cumhurbaşkanlığı seçimlerine kilitlenmiş durumda. Tempo'nun bu haftaki sayısında "keşke dedirten 20 cumhurbaşkanı adayı" arasında sizin de adınız geçiyor. Hiç siyasete girmeyi düşündünüz mü? Meclis'te böyle bir uzlaşma sağlansa ve size Çankaya için teklif gelse ne yaparsınız?
Siyaset için çok teklif aldım ama girmeyi hiç düşünmüyorum. Bir tek nedeni var. Ben bulunduğum konumlar itibariyle tüm Türkiye'yi kucaklıyorum. Ve tüm Türkiye'yi temsil ediyorum. Bundan da büyük bir gurur ve onur duyuyorum. Benim için hayattaki en önemli manevi tatmin bu. Siyaset belli bir gruba mal olmak demek. Ben artık böyle bir ayrıcalık yapacak konumda değilim. Zaten hayat felsefemle de bağdaşmıyor.
"ONUR DUYARIM"
Cumhurbaşkanlığı kime teklif edilse kabul eder. Böyle bir uzlaşma sağlandığında bu göreve layık görülen insan için bundan daha büyük bir onur olamaz. Benim hep gönlümde şu yatar: Uygar bir ülke olarak Cumhurbaşkanı'nı halk seçsin.
Gelecekte UEFA başkanın bir Türk olması ihtimali nedir? Bunun siz olma ihtimali var mı?
Son yapılan seçimlerde önümüz başkanımız tarafından kesildi. Tekrar aday olacağını hiçbirimiz tahmin etmiyorduk. 70 yaş sınırı koymuştuk. Bu her ne kadar mevcut yönetimde görev alanlara uygulanmıyorsa da gerektiği inancındaydık. Ben, yaşım 70'lere yakın olmamasına rağmen fevkalade rahatsızdım Çünkü bizi seçen federasyonların son 6-7 yılda genç başkanlarıyla çok yakın temasım vardı. Onların hepsinin bana saygısı ve güveni vardı. Malesef bir konuda onları tatmin edebiliyorduk. O da yaş sınırının hepimize uygulanması kriteri.
Dolayısıyla başkanımız Lennart Johansson aday olunca yıllardır söylediğim gibi 16 yıl onunla çalışmış biri olarak aday olmam söz konusu olamazdı. Hepimizi yanılttı. Aday olunca da hiçbir şansımız kalmadı.
O zaman yönetim kurulu adayları arasında yer alan Platini, 5 yıl önce bana gelmişti. Ben de onu adaylıktan vazgeçiren kişiydim. Öncelikle icra kurullarına girip işi öğrenmesi gerektiğini söyledim. UEFA'nın yönetimini yapabilmek, amiral gemisinin kaptanı olmak oylarla mümkün ama yönetmekte zorluk çekersin demiştim. O da bana cevap olarak "Sen varsın ya deneyimli olarak" demişti. Böyle bir süreç geçti. Bu süreçte dediklerimi yaptı. FIFA ve UEFA icra kurullarına seçildi. Böyle bir deneyim kazanması Platini'nin çok işine yaradı.
Bu 70 yaş sınırlamasına önce kendimizin uyması gerekir; yaptığımız taahhüdü yerine getirip, onursal üye olarak geriden gelenlerin önünü açmamız gerek.
UEFA'da yerinize hazırladığınız bir var mı?
Bu soru bana hep sorulur. Verdiğim cevap ise klasik. Benim gösterdiğim özveriyi gösterebilecek herkes buralara gelir. Ramazan bayramında, kurban bayramında herkes bayram yaparken ben milli maç organizasyonlarına gidiyordum. Hiçbir kariyerde "Buyur gel yok" Başka türlü deneyim kazanmak mümkün değil.
Ben daha 30'lu yaşlarımın başında F.Bahçe gibi bir kulübün genel sekreterliğini yaptım. Kulüp deneyiminiz yoksa tecrübe kazanamazsınız. Kulüplerde taşın altına elinizi koymamışsanız ileride bir yerlere gelmek çok zordur. Buralara gelebilmek için iyi bir eğitiminiz olacak. Sadece diploma olarak değil, iş hayatında başarılı olacaksınız. Ben üst düzey yöneticiydim. Sokaktan gelmedim ama futbolda sokaktan geldim diyebilirim.
Şuanda şu olur dediğim biri yok.
Serdar Bilgili için benim yolumdan giderse olur demiştim. O yolu seçseydi bu işi mükemmel yapardı.
Kulüplerde bu işi çok iyi yapabilecek insanlar var ama onların da önü kesiliyor.
BİLİYOR MUYDUNUZ?
Şenes Erzik'in Kasımpaşa'da profesyonel futbol oynadığını ve 1966 yılında 2 bin 500 liraya transfer olduğunu biliyor muydunuz.
Gürkan Alcan'ın soruları
-Kulüp takımlarımız neden milli takım düzeyinde başarılar elde edemiyor? Yabancı sayısının serbest olduğu ülkelerde hem kulüp takımları hem de milli takımlar daha başarılı. Türkiye'de yabancı sayısındaki kısıtlamayı doğru buluyor musunuz?
Daha önce cevap vermiştim. Sınırlamayı doğru buluyorum. Gelecek futbolcu üst düzey bir futbolcu olmalı. Türkiye Kupası ve Şampiyonlar Ligi maçlarını arka arkaya izleme fırsatımız oldu. Aradaki kalite farkı sanırım sorunun yanıtını veriyor.
Deniz Değer'in sorusu
Türkiye Liglerinden herhangi bir takımın şampiyonlar Ligi'nde başarılı olabileceğini düşünüyor musunuz? Kupayı alan olur mu?
Üzülerek söylüyorum bu haliyle bu ligden Avrupa şampiyonu maalesef çıkmaz. Şampiyonlar Ligi çeyrek final rövanş maçlarını seyrettik farkı gördünüz. Bu kadar süratli oynamak gerektiğini umarım herkes de görmüştür. Taktiğe kadar gitmeye gerek yok. Önce işin alfabesinden başlayalım. Hücuma çıkarken 70 metreden kaleciye pas verirseniz, ne cüretle Şampiyonlar Ligi finalinde kendinizi görürsünüz.
Fortis Türkiye Kupası maçlarında durgunluktan sıkılmaya başladım. Aramızda paslaşalım sonra hadi hücuma çıkar gibi yapalım olmaz. Futbolda sürat esastır. UEFA Kupası ve Şampiyonlar Ligi maçlarının hepsinde bu aksiyonları gördük.
Bütün mesele hız, futboldan zevki o zaman alırsınız. Son oynanan Şampiyonlar Ligi maçlarının ardından şimdi İngiltere'de oynanacak Chelsea- Liverpool, M.United-Milan maçlarının ikisini de izlemek istiyorum.
Türk futbolunda yaşanan olumsuzluklar FIFA ve UEFA'da nasıl karşılanıyor? Bu durumu sona erdirmek için önerileriniz nedir?
Türkiye'nin FIFA gündeminde olması, hem de bu tür olumsuzluklarla olması beni fevkalade rahatsız ediyor. Türkiye her ülke gibi FIFA'nın olağan gündeminde. Ancak bir de olağanüstü bir durum sözkonusu. FIFA, 31. maddeyle ilgili ülke federasyonlarına bazı uyarılarda bulunuyor. Taraflar arasında bir toplantı yapılması kaçınılmaz. Tekrar söylüyorum. Böyle olağanüstü bir durumla gündemde olunmasından rahatsızım. Daha evvel başıma gelmeyen bir durum. Yasa tartışılıyor ancak tartışma yöntemi de yanlış. Önce mevcut yasada yapılacak değişikliklerle ilgili FIFA'dan onay alınmalı, gerekli revizyon yapıldıktan sonra TFF Genel Kurulu'na götürülmeli. Oradan da onay alındıktan sonra yasanın parlamentoya aktarılması gerekiyor. Böylece kendi yasasını kendi yapan bir organ olur. Yarın şikayet edemez. Bu şekilde yapılacak bir yasaya herkes evet der. Yoka biz hep böyle tartışırız. Gereğinin bir an yapılması gerekli. Seçim kaçınılmaz ama ne zaman yapılır onu bilemem. Bu yasa bu şekilde değişmezse devamlı seçim tartışması yaşarız. Bunlar olmazsa yeni yapılacak bir seçim, yine kaos getirir. Önce yasa sonra seçim.
Erol Yılmaz'ın sorusu
Sizce Futbol Federasyonu seçime gitmeli midir? Haluk Ulusoy ve çalışma arkadaşlarının yönetiminden memnun musunuz ?
Önce yeni yasa yapılmalı ardından seçim olmalı daha önce belirttiğim değişiklikler olmadan yapılacak bir seçim çözüm olmaz. Bunlar yapılmadıkça yeni seçim bir şey getirmez. Mevcut yasa bugünün koşullarına uymayan bir çok madde içeriyor. Seçimden önce yasa yapılmalı.
Volkan Adıyaman'ın sorusu
Her ne şartta olursa olsun Türkiye Futbol Federasyonu'na başkan olmam diyor musunuz?
TFF Başkanı olarak 3. dönem seçilmiş birisi olarak, bir yıl sonra, 3 yıl daha varken görevi bıraktım. Nedenlerini de söyledim. Gerek UEFA'da gerekse FIFA'da görevlerimi yerine getirebilmek için daha çok zaman ayırmam gerekiyordu. Bu benim de Türk futbolunun da lehine dedim ve haklı çıktım. Bugünkü konuma, bugünkü itibarımıza baktığımız zaman bu dediklerim doğrulanıyor.
Alp Kayaalp soruyor
Olaylı İsviçre maçından sonra Türkiye'ye ağır bir fatura çıktı. Benzer bir olay Valencia-İnter maçında yaşandı. Ama orada bu kadar ağır bir cezai yaptırım uygulanmadı? Bu çifte standart değil mi? Yunanistan'a da bizimle oynadığı maçtaki olaylar ilgili olarak bir ceza gelecek mi?
İsviçre maçı Atatürk Havalimanı'nda başlamış. Daha başında dünya kamuoyuna kötü mesaj vermişsiniz. Hem de kim vermiş, misafirperver bir ülke vermiş. Orada daha başında ne yapacağınızı belli etmişsiniz. Dolayısıyla karar alacak organizasyona kötü niyetli bir plan yaptığınızı göstermiş oldunuz. Saha içindekiler ayrı bir konu. Rakip de onları çok iyi kullandı. Valencia-İnter maçında ise futbolcular yumruklaştı. İki olayın birbiri ile hiç ama hiç alakası yok. Biri UEFA diğeri FIFA. Yunanistan maçındaki olaylarla ilgili olarak ise FIFA Disiplin Kurulu ise hiç acele etmiyor çünkü bir sonraki maçlarını Haziran ayında oynayacak.
Gelen cezanın ardından çok suçlandınız. Yetkilerinizi kullanamadığınız şeklinde eleştiriler aldınız.
Bu durum bazı kişilerin önyargılı oluşundan kaynaklanıyor. Bulmuşlar bir Şenes Erzik'i herkes bir şey söylüyor. Ceza indirildikten sonra ben de çıkıp dedim ki, o konuşanlar şimdi çıksın bir daha konuşsun. Felaket tellallarına kulak asmayın. İnsanlar herkesin profilini görüyor. Vicdan ve akıl muhasebesini yapıp ondan sonra konuşsunlar.
Türkiye'nin geleceği konusunda ise çok ümit varım. Gençlik akıllı geliyor. Gençler kimin kim olduğunu çok iyi görüyor. Gençler imza almak, birlikte fotoğraf çektirmek için önümü kesiyorlar. Bana bundan daha iyi bir hediye olamaz. Vicdanen çok rahatım. Artık yapılan eleştirilere gülüp geçiyorum. Bu halk kimin ne olduğunu çok iyi biliyor.
Şunu yapmasaydım deyip çok üzüldüğünüz, iyi ki yapmışım deyip çok sevindiğiniz bir şey var mı?
Geriye baktığımda iyi ki yapmışım dediğim olay kesinlikle tahsil hayatım. Çünkü bir yol ayrımına girmiştim. Galatasaray genç futbol takımına seçilmiştim. Baba Gündüz seçmişti. Ya amatör kalıp tahsilime devam edecektim ya da futbola devam edecektim. Antrenmanlar yüzünden birkaç ders aksadı, okuldan yazı geldi. Hiç devamsızlığı olmayan Şenes Erzik, son bir ay içerisinde 4 gün okula gelmedi diye bir yazı geldi. Onun üzerine velim olan ağabeyim kağıdı getirdi ve "karar ver" dedi. 14 yaşındaydım. Ve kararım Robert Kolej oldu. Bugün hayatımı bu karara borçluyum.
Futbol Federasyonu'nda görev almanızın üzerinden bilgilerimiz bizi yanıltmıyorsa 31 yıl geçti. Göreve başlarken hiç aklınıza gelir miydi, Avrupa futboluna hükmeden UEFA'ya Asbaşkan olacağınız?
Başlangıçta böyle bir düşüncem yoktu. Ama ilerlemem için bana sahip çıkılınca bu fikir oluştu. Orada insanları gördükçe ben de "niçin ben de ilerlemeyeyim" diye düşündüm. O zaman bu arzu gelişti.
Şimdi FIFA Sosyal Sorumluluk Komitesi kurdu, diğer görevlerimin yanında bu işin de başındayım. 53 Afrika ülkesinde yapay çim saha yapımı için 70 milyon dolar ayırdı; uygulama başladı. Bunun da başında ben varım.
Şu anda tam istediğim yerdeyim. FIFA'nın 207 üyesi var, Birleşmiş Milletler'den daha kalabalık. Cofi Annan, giderken "FIFA'yı kıskanıyorum; bizden daha fazla üyesi var. Futbol dünyada her şeyi yaptırabiliyor" demişti. O gücü iyi kullanmak lazım. Sosyal sorumlulukla bu gücü çok iyi kullanmak gerek. Ne mutlu bana, bu gücü kullanabilecek bir yerdeyim.
Arkadaşınız Suna Kıraç, sizin için "geç kızan ama iyi kızan bir ütü" benzetmesi yapmış. Şenes Erzik, en çok nelere sinirlenir?
Vefasızlığa dayanamıyorum. Ama kesinlikle kin tutmam. Bu yüzden yakın arkadaşlarım beni zaman zaman eleştirir. "Sana şunu yakıştırdı hala merhaba diyorsun" diye tepki gösterirler. Ben affederim affetmesine de vefasızlığı hiç sevmem.
Spor yöneticilerine iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?
Gençlerin buralara gelmeleri için bu işi sahip çıkmaları lazım. İki iş ısmarlamayla, torpille olmaz. Biri hakemlik, ikincisi de benim yaptığım iş.
Semih Gürcanlar'ın sorusu
Sayın Erzik çok klasik bir soru ama bu sene Turkcell Süper Lig'de kim şampiyon olur? Açık ve net…
Üç puanlı sistemde daha çok şey değişir. Aradaki 4 puan önemli değil. F.Bahçe ya da Beşiktaş'tan birisi ipi göğüsleyecek. Ama G.Saray'ın işi çok zor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder